Amasya’da, baharın gelişiyle birlikte bağlarda ve bahçelerde hummalı bir telaş başlardı. Asma yapraklarının en taze, en narin olduğu zamanlarda kadınlar toplanır, asma yapraklarını toplayarak özenle kışa hazırlarlardı.
Bir bayram sabahı, Elif babaannesinin mutfağına girdiğinde, ocakta ağır ağır kaynayan tencerenin başında oturan yaşlı kadını gördü. “Ne yapıyorsun babaanne?” diye sordu heyecanla.
Babaannesi hafifçe gülümseyerek, elindeki sarma yaprağını gösterdi. “Baklalı Yaprak Sarması yapıyorum kızım. Bizim Amasya’da bu olmazsa bayram olmaz. Baklalı, soğanlı ve iç harcını tam kıvamında hazırladın mı, gerisi sabır işi. Yavaş yavaş pişireceksin, lezzeti içine işleyecek.”
Elif bir lokma tattığında yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. Asma yaprağının aroması, baklanın hafifliği… Hepsi bir araya gelmiş, adeta Amasya’nın baharını tabağına taşımıştı.
Bugün, biz hâlâ o eski geleneği yaşatıyor, Amasya’nın coğrafi işaretli Baklalı Yaprak Sarmasını aynı özen ve ustalıkla hazırlıyoruz. Çünkü bazı lezzetler sadece bir yemek değil, bir kültürün ve geleneğin yaşayan mirasıdır…
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.